Kitap okumaya çok erken yaşlarda başladım. Beş yaşında okumayı çoktan sökmüştüm ve bunu gören ilkokul öğretmenim okumanın bende şevke dönüşmesi için bir sürü kitap verdi. Çocuk kitaplarından girip, Türkçe kitaplarını hatmetmekten çıktım. O zamanlar gazeteler ardı sıra çocuk klasikleri falan dağıttığı için şanslıydım. Daha üçüncü sınıfta basitleştirilmiş çevirisiyle bile yine bir üç yüz sayfayı bulan Don Kişot'u okudum. Okuduğum hikayeleri, romanları yaratan hayal güçlerine hayranlık beslemem ve benim de bu sanata yönelmem çok gecikmedi aslında. İlkokulda yazdığım ilk şeyin "Ali'nin Masası" diye şimdi çok güldüğüm bir hikaye olduğunu hatırlıyorum. Masada duran kalemi, silgiyi çeşitli şeyleri konuşturmuş, hem onların kendi aralarındaki tartışmalarını yürütmüş hem de kafamda yarattığım o Ali'yi anlatmıştım kullanılan eşyaların dilinden. Sonra bir dönem evde elime geçirdiğim kırmızı renkli bir tükenmez kalemle, küçük bir deftere bir şeyler yazmaya başlamıştım. Kitap kapağı kıvamında yazdığım hikayeler için çeşitli yerlerden resim bile kesip yapıştırıyordum. Aynı yıllar kafamdaki dünyaları oyunlaştırmaya başlamıştım. Biraz kardeşimden gördüğüm evcilik oyunları gibiydi bu. Önce evde başladım. Koltuk örtüsünü pelerin yapar, evin bir duvarını kaplayan iki koltuğun o birleştiği kısma oturur onu kah bir uzay mekiğinin kaptan dairesi kah kanatlı bir yaratığın sırtı olarak hayal ederdim. Aranızda bu tip şeyler yapanlar olmuştur belki. Bunları sonra sokağa da taşımıştım. Söğüt ağacını sallarken çıkardığı sesten dolayı çok severdim. Ondan bir dal alır kılıç niyetine havayla dövüşür, o sıralar bayıldığım Kara Murat filmlerindeki figürleri taklit ederdim. Fantastik dünyalarımda kahramanlıklar yapar, şeytanlarla savaşırdım. Bu hayallerimden etkilenip bir şeyler yazdığım da oldu ama ne zaman uzun soluklu bir işe girişsem yaptığım ilerlerken ya araya bambaşka işler girmiş ya da önünü sonunu uzun uzun düşündükten sonra yazmak ilginçliğini kaybetmiş ya da sıklıkla yazdığımı beğenmeyip bırakmıştım. Daha sonra RPG (rol yapma oyunu) siteleriyle tanıştım. Bunlar bildiğiniz PC oyunu falan değiller, Karaktere siz bürünüyorsunuz ve bazen zarlı bazen direk rol yapma odaklı olarak istediğiniz bir dünyanın içine giriyorsunuz. Bu hem bana okuyacak bir sürü yeni fantastik kitap hem de yazarlığımı yönlendirebileceğim bir alan verdi ama doğrudan kitap yazma fikrinden uzaklaştırdı. Sonuç olarak bir iki arkadaşımın son dönemde kitabının çıktığını görsem de henüz ben o konuda tutunabilmiş değilim. Ve hep merak ettiğim büyük yazarların da aynı şeyleri yaşayıp yaşamadığıydı.