"Tutamak sorunu dedim. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur, kimi müdürlüğüne ; kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez."
Bu askerlikte okuduğum kitaplardan birinden, Aylak Adam'dan bir alıntı. Düşününce gerçekten de öyle. Özellikle de insanlar kendileri için yabancı hatta sıkıntılı bir sürece, ortama girdiklerinde bu tutamaçlara sığınırlar. Yazının devamında kendisi gerçek tutamaçın kadınlar olduğunu söylüyor yazar ama konumuz bu değil hayır. Askerlik sürecinde tutamaç arayışına girdiğimde elimin altında her an bulabileceğim şey kadınlar olamadı elbet ve ben de kadim bir dosta sarıldım: Kitaplara... Ve bu kadar okuyabildiğimi ben bile bilmiyordum. Altı aylık süreçte tam 100 kitap okudum. Uykusuz gecelerde, nöbetlerde, görevlerin arasında bulduğum her boşlukta, yaşadığım sıkıntılardan uzaklaşmamı, kendimi özgür ve evimde hissetmemi sağlayan şey de bunlar oldu. Ve işte altı ayıma tutamaç olan o kitaplar....